3 Mart 2010 Çarşamba

Nasıl bir şey sence, beyninin burnundan çekilip çıkarılması ?

somutlaşmış çığlıkla bağırıyorum, ürpertiler soluklaşıyor ve tatlı kiraz adaletin üzerine eğiliyor kanatlar. kafanı mı karıştırdım? güzel. kafası karışanları iki kişi yapar bu, ama sadece kendimden saklandığım zamanlarda. kahverengi gözlerimde gördüğünü sandığın, gizli kalması çok daha iyi olacak bir şeyin temizlenmeyi bekleyen lekesi gibi durduğum muydu? yoksa parçalanmış hayatımın geniş bir köşesinde beni çığlıklarımla yüzleşmem için yalnız bıraktığında seni affedebileceğimi mi düşünüyordun? acının başladığı zaman önemli değil miydi sence? veya farketmeyeceğimi mi sandın? kendi derinin kabarıp patladığını duyacak kadar yavaş eriyen bir tuzlanmış solucan olmak nasıl bir şeydir sanıyorsun? küçük parçacıkların son bir geceymişçesine cennetten düşüp teninde jilet gibi erimesi kızdırıyor mu seni? veya mutlu musun benimle uğraşmak zorunda olmadığın için? ama artık özgürüm, görüyorsun. ve bir köşeye işer gibi fısıldıyorum kulağına, ve hayaletler gönderiyorum seni rahatsız etmeleri için.

kötü insan olmak, üzgün insan olmak ne hissettirir, biliyor musun? hiç. hiçbir şey hissettirmez.

Hiç yorum yok: